Tepebaşı’nın Süpürge Ustası: Osman Sadrazam

HASDER’in Dijital Zanaatkârlar Haritası projesi kapsamında gerçekleştirdiğimiz söyleşilerde bu kez Tepebaşı’nda geleneksel süpürgeciliği büyük bir sevgiyle sürdüren Osman Sadrazam’la bir araya geldik.

Tepebaşı’nın Tepelerinde Başlayan Bir Hayat

Tepebaşı’nın tepelerinde doğup büyümüş, günlerini çobanlıkla geçirmiş, genç yaşlarında dayısının zanaatı olan süpürgeciliğe merak sarmış Osman Sadrazam, o günden bu yana bu el emeği geleneği yaşatmaya devam ediyor. 

Aileden Gelen Bir Merak

1961 yılında Tepebaşı’nda doğan Osman Bey, doğup büyüdüğü bu topraklarda ömrünü zanaatla iç içe geçirmiş. Dokuz kardeşiyle birlikte hayvancılıkla uğraşarak büyüyen Osman Bey, o dönemin şartlarında eğitim alma imkânı bulamamış olsa da, el işlerine olan merakıyla kendi yolunu çizmiş.

Süpürgecilik, ailesinde babasından miras kalan bir zanaatmış. Ancak Osman Bey’in bu işe olan ilgisi, ailedeki herkesten daha farklıymış. Henüz 14–15 yaşlarındayken kendi isteğiyle dayısından süpürgeciliği öğrenmiş. O gün bugündür, el emeğini ve sabrını harmanladığı süpürgeleri, köy halkının elinden eksik olmamış. Süpürgeciliğin yanı sıra, çobanlara ve köy halkına topuzlar da yaparak el emeğini farklı alanlarda devam ettirmiş.

Süpürge Yapma Sanatı

Her biri özenle seçilen ucu çatallı saplar, keçiboynuzu, selvi ya da turunç ağaçlarından elde ediliyor. Osman Bey’in belirttiğine göre sapları önce ateşte ısıtarak düzeltir, sonra törpüleyip cam kâğıdıyla pürüzsüz hale getirir. Süpürgenin “çalı” kısmında ise tülümbe adı verilen kekik türü bir bitki kullanır. Bu bitkileri Akdeniz ve Koruçam bölgelerinden kendi elleriyle toplar; suyla ıslatıp yumuşatarak özenle hazırlarmış.

Ovada tülümbe seçimi ve sapların ateşte düzeltilmesi gibi her aşama, süpürge yapımında büyük sabır gerektirir. Osman Bey, tülümbeleri çatalların arasına yerleştirip çuvaldız yardımıyla iplerle sıkıca sardığını, ardından taş altında birkaç gün bekleterek onlara şekil verdiğini söylüyor. “Malzemeyi bol kullanmak gerekir, iyi bir süpürge sağlam ve dolgun olur. Müşterinin eline aldığında farkı hissetmesi lazım.” diyor.

Bir zanaatı yaşatmak

Bugün, Osman Bey’in yaptığı süpürgeler yalnızca bir temizlik aracı değil, geçmişle bugünü birbirine bağlayan bir kültürel miras. Çoğu zaman köylüler eski süpürgelerini getiriyor, o da iplerini ve tülümbelerini yenileyip yeniden kullanılabilir hale getiriyor. Böylece hem israfı önlüyor hem de bu geleneksel el sanatını yaşatıyor. 

Zamanla kaybolmaya giden bir zanaat

Ne yazık ki, bu zanaata ilgi her geçen gün daha da azalıyormuş. Osman Bey’e göre ne çocukları ne de köydeki gençler süpürgeciliği öğrenmek istiyormuş. Sadece eskiden beri bu zanaata kendini adamış kişiler, hâlâ bu kültürel mirası sürdürüyormuş. Osman Bey, bu duruma üzülse de umudunu yitirmemiş:

“Ben hâlâ ilk günkü hevesle yapıyorum. Bu işte kendimden bir parça var. Elim tuttuğu sürece devam edeceğim.”

Yıllarını verdiği süpürgecilik sayesinde Osman Bey, sadece köyünün değil, tüm Kıbrıs’ın el emeğine dayalı kültürel mirasının önemli bir temsilcisi haline gelmiş durumda. Sessiz ama kararlı emeğiyle, Tepebaşı’nın topraklarında geleneklerin izini sürmeye devam ediyor.